Geçenlerde tüm bakliyat, makarna, kuru gıda vs.nin durduğu büyüüük kutumu düzenlemenin vakti gelmiştir diye düşünüp işe giriştim. Kaç paket makarna var, mercimek ne kadar kalmış diye notlar alıp bir nevi envanter çıkarmaya çalışırken bunun iyi bir yazı konusu olabileceğini düşündüm ve kafamda bir kenara yazdım. Bir kaç gündür mutfakta iş yaparken de aklıma geldikçe ufak ufak notlar aldım. İşte aldığım notlar ve küçük ipuçları...
Bir mutfağın bence ilk ihtiyacı baharatlar ve otlar. Bazen çok sıradan bir yemek, eklediğiniz bir fiske baharat veya otla şahane bir şeye dönüşebiliyor. Bilhassa bazı otların -kuru veya taze fark etmez- çaylarının vücudumuza çok önemli olumlu etkileri de var. Bu başlı başına ayrı bir yazının konusu olacak önümüzdeki günlerde.
İpucu; tüm baharat ve kuru otlar kuru ve temiz cam kavanozlarda saklanmalı.
Yağlar hem sağlığımız açısından hem de kullanıldıkları yemek ve miktar açısından çok önemli. Sağlıklı olduğunu düşünerek yemeğe zeytinyağını boca etmek ne kadar zararlıysa aman hiç kullanmayayım diyerek yağı tamamen kesmek de o kadar zararlı. Ölçülü olmakta yarar var. Bir de acılısı, otlusu, özel damıtılmışı, taş baskılısı, ilk hasattan olanı vs. gibi zeytinyağı çeşitleri var ki kullanmadan önce şarap tadıcılığı gibi çok özel bir eğitimden geçmek gerektiğini düşünüyor insan. Ben tabii zeytinyağların çeşitleri kadar dekoratif şişelerine de bayılıyorum.
İpucu; zeytinyağının soğukta donduğunu, her tür sıvı yağı alır almaz cam şişelere aktarmak gerektiğini unutmayın.
Makarnalar, kepeklisi, sadesi, ıspanaklısı, domateslisi, yumurtalısı... Önümüzdeki günlerde daha hangi çeşitlerini göreceğiz bilmiyorum ama günümüzde artık misafir ağırlama da bile kullanılıyor, şahane soslar eşliğinde. Koskoca bir ülkenin mutfağı makarna kültürü üzerine kurulu, daha ne diyeyim. İstisnasız her mutfağın acil durum yemeği. Çocukların favori yemeği olması da cabası. Gençliğimizin makarna-şarap ziyafetlerini hatırlayıverdim şimdi.
İpucu; Makarnanın pişirileceği suya biraz yağ konursa pişerken birbirlerine yapışmaları önlenir.
Bakliyat-Kuru Gıdalar: Mercimek, nohut, fasulye, pirinç, bulgur vd. bilhassa büyüme çağında çocuğu olanlar için mutfağın en temel dayanakları. Şöyle domates soslu harika bir et yemeğinin yanına pirinç pilavı kadar yakışan başka bir şey olabilir mi?
İpucu; kuru ve nemden uzak ortamlarda mümkünse bez torbalarda saklanmalı.
Reçeller, Marmelatlar için bir şey yazmaya gerek yok herhalde. Hem kahvaltıların hem de akşam üstü çay keyfi için hazırlanan atıştırmalıkların eşlikçileri. Ben şeker sevmeyen biri olarak reçel yerine kayısı, şeftali gibi kendinden tatlı bazı meyvelerin püresini yiyor ve kullanıyor olsam da evde yine de kendi ellerimle yaptığım kızılcığından vişnesine her tür marmelat bulunur.
İpucu; reçelin şekerlenmemesi için buzdolabında saklamayın ve pişirirken yeterli miktarda limon suyu koyarak çok fazla kaynatmayın.
Kurabiyeler, Bisküviler hakkında bir şey yazmama gerek yok sanırım. Bebekler için iyi bir enerji kaynağı olduğu kadar davetsiz misafirleri rahatça ağırlayabilmenin de en güzel yolu. Tabii ev yapımı oldukları müddetçe.
İpucu; yumuşamamaları için sıkı kapaklı kutulara koymalı.
Kuruyemişler konusunda biraz tereddütte kaldım ama yine de bir mutfak için gerekli olduklarını düşünüyorum. Nihayetinde ölçülü yendiği sürece sorun yaratmayan hatta vücumuza faydası dokunan yiyecekler.
İpucu; her gün en fazla bir avuç fındık veya ceviz yenmeli. Fazlası kilo olarak vücudumuza yerleşiyor.
Çaylar, Kahveler sanki biraz tercihe bağlıymış gibi geldi bana. Evde süt veya yoğurt azaldığında nasıl panikliyorsam çay veya kahvenin bitmesine yakın aynı paniği yaşıyorum. Evet, ben bir çay ve kahve bağımlısıyım. Bilhassa halis muhlis Rize çayına, yeşil çaya ve yasemin çayına bayılıyorum. Elbette mis gibi sade bir Türk kahvesine veya filtre kahveye de hayır demem mümkün değil. Granül kahve mi? Asla!
İpuçları; Her tür ot çayını demlerken poşet çaylar yerine otların bizatihi kendilerini kullanın ve sıcak suya atmak suretiyle demleyin. Rize çayını ise soğuk suyla demleyin, rengini daha güzel bırakıyor. Türk kahvesini de soğuk suyla yapın, en son kahveyi koyun ve karıştırmayın. Bırakın çok kısık ateşte kahve kendi kendine çöksün, tadı daha yoğun köpüğü daha çok oluyor.
Anlaşıldığı üzere ben Türk kahvesi ve çay makinelerini son derece gereksiz bulan biriyim. Bana lüzumsuz elektrik sarfiyatı gibi geliyor. Çok kalabalık aileler için elzem diyenler de olabilir tabiiJ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder